Kimler hatta? | Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir Yok Sitede bugüne kadar en çok 25 kişi Salı Ağus. 01, 2017 7:00 pm tarihinde online oldu. |
Istatistikler | Toplam 23 kayıtlı kullanıcımız var Son kaydolan kullanıcımız: doktor_6060
Kullanıcılarımız toplam 316 mesaj attılar bunda 233 konu
|
En son konular | » Windows 7'de IE olmayacakPaz Tem. 26, 2009 11:33 am tarafından ercanyigit » Google SkyPaz Tem. 26, 2009 11:31 am tarafından ercanyigit » FIFA 2009 (DEMO)Salı Tem. 14, 2009 12:55 pm tarafından keremyigit» Football Manager 2009Salı Tem. 14, 2009 12:54 pm tarafından keremyigit» +Rep Verme(Teşekkür Etme)Çarş. Haz. 17, 2009 12:51 am tarafından sharpboy» En Sevdiğiniz Dizi ve Program?Çarş. Haz. 17, 2009 12:43 am tarafından sharpboy» Merhaba Pc KolikSalı Haz. 16, 2009 3:31 pm tarafından keremyigit» Cennet-Cehennem Karikatürleri (Hepsi Bir Arada)Ptsi Haz. 15, 2009 1:41 pm tarafından mortal » Bite FightPaz Haz. 14, 2009 2:10 pm tarafından sharpboy» KAL OnlinePaz Haz. 14, 2009 2:08 pm tarafından sharpboy |
Windows 7'de IE olmayacak | Cuma Haz. 12, 2009 3:41 pm tarafından sharpboy | Windows 7'de IE olmayacak
Microsoft'un Ekim ayında piyasaya süreceği işletim sistemi Windows 7'nin Avrupa versiyonlarında Internet Explorer bulunmayacağını açıklandı.
Bugüne kadar satışa sunulan bütün işletim sistemlerinde bulunan web tarayıcısı IE, Windows 7'nin Avrupa'da piyasaya sürülen versiyonlarında bütünleşik olarak gelmeyecek. Microsoft'un aldığı bu …
| Yorum: 2 |
Beyninizi genç tutacak öneriler | Paz Mayıs 31, 2009 7:10 pm tarafından sharpboy | nsan doğar,büyür,yaşlanır ve sonunda da ölür.Bu kaçınılmaz bir gerçektir. Her yaşın ayrı bir güzelliği vardır. 20 yaşındaki bir bireyin 5 yaşındaki gibi davranması nasıl tuhaf karşılanıyorsa; 45-65 yaş arasındaki kişilerin 20-30 yaş fonksiyonlarına sahip olma ispatı imkansız ve tabiat kuralına aykırıdır.
Son zamanlarda okuduğumuz makalelerin …
| Yorum: 1 |
| | Karışık Fıkralar | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sharpboy Patron
Mesaj Sayısı : 137 Kayıt tarihi : 30/05/09 Yaş : 36 Nerden : Karşıyaka
Özellikler Tecrübe: (100/0) Akıllı : (100/0) Pc Kolik: (100/0)
| Konu: Karışık Fıkralar Paz Mayıs 31, 2009 10:40 am | |
| İki mühendislik öğrencisi kampus içerisinde yürürken biri diğerine sorar, "Bu muhteşem bisikleti de nereden buldun ?" Diğeri cevap verir, "Dün tek başıma dolaşırken bir yandan da okulu bitirince ne iş yapacağımı düşünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kız geldi ve yanımda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine bıraktı ve üzerindeki bütün giysileri çıkarttı. Sonra da bana "Hangisini istiyorsan al" dedi." Diğer öğrenci arkadaşını doğrularcasına başını sallayarak, "İyi seçim yapmışsın, elbiseler belki sana uymayabilirdi".
Adamın biri misafirliğe gitmiş. Akşam olunca haliyle sormuşlar. Bizim odadamı yatarsınız, bebeğin odasında mı, yoksa boş bir odada mı? Adam düşünmüş: Karı-koca nın yanında yatılmaz, bebekte uyanır ağlarsa uykusu kaçacak ben boş odada yatarım demiş, Sabah olunca adam elini yüzünü yıkamış, bir de bakmış çok güzel bir kız adama havlu tutuyor, Adam: - Kızım senin ismin ne?,,,,,diye sormuş. KIZ : - Bebek amcacığım ya sizin isminiz?... Adam: - Eşşek kızım eşşeeeek.
Dort yakisikli, Amerika'da bekar barlarindan birine gitmisler.. Yalniz insanlar, yalniz gecelerinde bir seyler bulabilmek icin giderler bu barlara.. Onun icin adi "Bekar Bari"dir zaten.. Masaya oturmuslar ki, yan masada muhtesem bir kadin.. Boyle bir kadin nasil yalniz kalabilir.. Masalarina davet etmisler.. Ickiler, sohbet ve delikanlilarin, iclerinden geceni aynen disa vuran gozleri.. Kadin "Anliyorum, hepiniz geceyi benimle gecirmek icin can atiyorsunuz, ama dordunuzle birden olmaz. Icinizden birini secerim, isterseniz" demis.. "Kabul" demis delikanlilar.. "Nasil sececeksiniz?.." "Teskilatlarinizi goreyim" demis kadin.. Dordu de teskilatlari masanin uzerine uzatmislar. Kadin inceleye dursun, barin kapisindan iceri iki escinsel girmis. Salonun ote yaninda bir masaya oturmuslar. Birisi "Ben soyle bir bakayim bakalim etrafa, ne var ne yok" diye dogrulmus.. Dolasirken, uzerinde dort teskilat masayi gormus.. Kosarak arkadasinin yanina donmus.. "Kalk, cabuk kalk, hemen obur tarafa gidelim.." "Ne var" demis, oturan escinsel.. "Ne var, bu heyecan ne?.." "Daha ne olsun" demis, soluk soluga gelen.. "Ote yanda acik bufe var!.."
Sarisin yildiz adayi, ustu acik kirmizi arabasini gecenin bir vakti iyice tenhalasmis ve loslasmis Hollywood Bulvari'nda hizla surerken trafik polisi cevirdi.. "Hanimefendi, ehliyetiniz lutfen.." "Ehliyet nedir, afedersiniz?." "Kredi karti buyuklugunde bir karttir, hanimefendi. Uzerinde resminiz vardir." Sarisin yildiz adayi cuzdanini cikardi, icinden bir yigin kart dokuldu. Uzerinde resmi olani buldu, uzatti. Polis "Tesekkur ederim" dedi, "Simdi de ruhsatiniz lutfen.." Sarisin mahcup mahcup sordu gene.. "Ruhsat nedir?.." "O da deyim yerinde ise arabanizin kimlik kartidir. Genelde torpido gozunde durur" diye sabirla yanitladi, polis.. Sarisin torpido gozune uzandi. Orada gercekten oyle bir kart vardi. Onu da polise uzatti. Polis ehliyet ve ruhsati inceledi. Ikisi de mukemmeldi. Gorunurde her sey normaldi ama ortada da bir gariplik vardi. "Bir dakika lutfen" dedi sarisina ve motosikletinin yanina gitti, telsizle merkezdeki nobetci arkadasini aradi.. Olanlari anlatti. Merkezdeki sordu: "Kadin sarisin mi?.." "Evet!.." "Mavi gozlu mu?.." "Evet!.." "Super mini mi giyiyor?.." "Evet.." "Gogusleri kazagindan firliyor mu?." "Evet.." "O zaman hemen arabanin yanina git ve fermuarini indir." "Ne cildirdin mi sen?.. Ben bunu nasil yaparim" diye bagirdi trafik polisi. "Sen git dedigimi yap" dedi, merkezdeki.. Trafik polisi sarisinin yanina geldi, fermuarini indirdi.. "Neee" diye bagirdi, sarisin.. "Gene mi alkol muayenesi.."
adamin biri bir gun sehrin, hatta belki de ulkenin en meshur, her nasilsa, bayan olan, cinsel konularda uzman hekime gitmis muayene olmaya. Neyse bizimki doktorun karsisina cikmis, utana sikila, ancak "benim cinsel iliskilerde sorunum var" deyebilmis. Tabii ki bizim meshur ve ayni zamanda cok basarili bayan doktor demis " merak etme, ben bu tur sorunlari cok gordum, hemen hepsi duzelir vs " daha sonra da bir ilac vermis 1 hafta kullanip kontrole gelmesini emretmis. Bizim adam, bir hafta sonra gelmis, demis" doktor hanim benim sorunda hic bir degisiklik olmadi" doktor sasirmis, demis baska ilac ekleyelim bakalim, bir hafta sonra tekrar gel. Adam bir hafta sonra gelmis, demis " hic bir degisiklik yok". Bizim doktor iyice sasirmis, demis sunu da kullan bakalim tekrar gel kontrole. Adam yine gelmis haftasina, demis " yok bir degisiklik". Bizim doktor iyice sasirmis, kafayi yiyecek, demis " ben hic boyle vaka gormedim, gel beni yap, gormek istiyorum nasil beceremiyorsun. Adam acmis takim taklavati, baslamis bizim doktor hanimin arkasinda gidip gelmeye: bizim doktor iyice saskin, dondurmus kafasini, demis " hani beceremiyordun, bal gibi yapiyorsun"; adam demis" doktor hanim bulamiyorduk ki yapalim"...
İki Yahudi arkadaş, piyasayı araştırmışlar ve o sene haki renkteki kumaşın moda olacağını öğrenmişlerdi. Bütün varlıklarını paraya çevirdiler.Piyasadaki bütün haki kumaşları satın aldılar. Depoları bu renkteki kumaşlarla doldu ancak kimsenin bu kumaşlara talip olmadığı görüldü. İki kafadar artık iflasın eşiğine gelmişlerdi. Moiz ve Aron dertli dertli oturuyorlardı. Artık bıçağın kemiğe dayandığı bir gün kapı çalındı ve içeriye bir albay girdi: "Siz de dedi haki renkte kumaş var mı?" Kulaklarına inanamadılar. Hemen atıldılar: "Evet albayım var, gösterelim" dediler. Albay, dikkatle kumaşları inceledi. "Çok beğendim", dedi. "Bu sene askerlere 200.000, subaylara 50.000 adet haki renkte elbise yaptıracağız. Ancak tabii ki benim tek başıma beğenmem yetmez. Generalimin de oluru lazım. Bana bir parça numune verin. Yarın öğlen 12'ye kadar telgraf çekersem iptal ederim. Eğer telgraf gelmezse kumaşları kesip imalata başlayabilirsiniz." O gece bitmek bilmedi. Kimi zaman ümitlendiler, kimi zaman "ya iptal olursa" diye düşündüler. Ertesi gün saat 11, 11.30, 11.45, gözleri yolda, korku ile postacıyı beklediler. Gelmesin diye dua ederek. 12'ye 5 kala postacı sokağın köşesinden gözüktü. "Belki bize gelmiyordur" diye ümitlendiler. Ancak postacı gelip kapılarını çaldı. Moiz, büyük bir kederle koltuğa çöktü. Aron da çaresiz kapıyı açtı. Postacının elinde bir telgraf vardı. Aron titreyen elleri ile telgrafi açtı, okudu ve sevinçle seslendi: "Müjde Moiz, baban ölmüş!.." | |
| | | sharpboy Patron
Mesaj Sayısı : 137 Kayıt tarihi : 30/05/09 Yaş : 36 Nerden : Karşıyaka
Özellikler Tecrübe: (100/0) Akıllı : (100/0) Pc Kolik: (100/0)
| Konu: Geri: Karışık Fıkralar Paz Mayıs 31, 2009 10:40 am | |
| Suna'nın başı ağrıyordu. Doktor çağırdılar. Doktor hap vererek dedi ki: - Bu hap şimdi senin baş ağrını geçirir. Peki onu kolay yutabilecek misin? Kolay yutmasına yutarımda, hap mideme girdikten sonra başıma giden yolu nereden bulacak?
Lüks bir lokantada müşterilerden biri önüne konan yemeği görünce bağırmaya başladı: - Ben bu baklayı yiyemem. Çabuk bana şef garsonu çağırın! Yan masada oturan adam dudak bükerek cevap verdi: -Fayda etmez efendim, o da yiyemez!..
Ressam İki arkadaş, sergide bir tabloyu seyrediyordu. Biri: -Şuna bak, dedi, güneşin doğuşunu ne güzel canlandırmış. Öbürü düzeltti: -İmkânı yok, mutlaka güneşin batışıdır. -Belki öyledir. Ama nasıl oluyor da bu kadar kesin konuşabiliyorsun? -Ressamı tanırım, sabahları onbirden önce kalkmaz.
Öğretmen sınıfta ders anlatıyordu. Bir ara arka sırada oturan öğrencilerden birini işaret ederek: -Söyle bakalım oğlum, köylüler kurtları niçin öldürürler? -Kuzuları öldürdükleri için, efendim. Ön sıralarda oturan Ayla, hemen atıldı: -Öyleyse kasapları niçin öldürmüyorlar?
Doktor, akıl hastasına sorar: -Bir kulağını kesersem ne olur? -Canım yanar. -Ya iki kulağını keserse -O zaman iyi göremem. -Peki ama niçin? ' -Niçini var mı canım? İki kulağımı da keserseniz gözlüğümü nereye takarım?..
Dil bilgisi dersinde öğretmen öğrencilere sordu: -"Bağırmadım, bağırmadın, bağırmadı" deyince ne anlarsınız? diye sordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Öğretmen bütün öğrencilerin birden parmak kaldırmasını beklediği için, hayal kırıklığına uğradı. Neden sonra ön sıralardan Temel ayağa kalkarak söz hakkı istedi. Öğretmen söz verince de cevapladı: -Önemli bir durum yok efendim. Hiç kimse bağırmamıştır.
Temel İstanbul'a yeni taşınmış. Kapıcı sabah kapıyı çalmış. Temel, kimseyi beklemediğinden merakla kapıya yönelmiş ve seslenmiş; -Kim o? Kapıcı: -Çöp! diye bağırmış... Temel gayet sakin ve kibar bir dille konuşmuş: -İhtiyacımız yok...
Boks maçı hayli heyecanlı geçiyordu. İki boksör ringde kıyasıya dövüşüyorlardı. Ama birinin durumu pek kötüydü. Yumrukları havayı dövüyor, bir teki bile rakibine değmiyordu. Raund arasında menejerine sordu: "Maçı almam için bir şansım var mı?" Menejeri bir yandan terini kurularken diğer taraftan: "Elbette var, diye cevap verdi. Etrafındaki havayı dönmeye devam et. Böylelikle rakibini zatüreden öldürebilirsin.
- Temel bey, dairelerimiz aynı genişliktedir. Sen evi duvar kâğıdıyla kaplattın? Ben de evi dekore edeceğim de. Ne kâdar duvar kağıdı aldın? - On yedi top aldum. Komşu da duvar kâğıdını alır, evi kaplatır, ama epeyce de kâğıt elinde kalır. - Yahu Temel, ben de on yedi top aldım ama, yedi top arttı! - Eyi, benum da o kadar artmıştı!
- Yahu Recep, bizum Fadume'nun çok köti bi huyi vardur. Gece dörde kadar uyumayı! - Temelcuğum, peki o saate kadar ne yapayi? - Penum eve gelmemi bekliyor!
Karadeniz'de bir köyden geçen bir yabancı arabasıyla bir tavuk ezer. Kaçacaktır ama korkar. Dönüşte gene aynı köyden geçecektir. En iyisi sahibini bulup parasını vermek. Muhtarı bulur durumu anlatır. Tavuğu verir. Ancak tavuk dümdüz olmuştur. Muhtar köylüleri tek tek çağırır. Tavuğu gösterir. Hiç kimse tavuğa sahip çıkmaz. Muhtar sonucu yabancıya açıklar: - Bizim köyde yamyassı tavuk yoktur.
Temel Karadenizlinin fırınından bir ekmek alacak. Kafasını fırından içeri uzatır: - Ha oradan bi ekmek vermeni rica edeyirum! - Ula parasını verecek misun? - Elbette vereceğum. - Haçan parasını vereceksen ne diye rica edeyisun?
Din dersi öğretmeni, öğrencilere bütün insanların Adem ve Havva'dan geldiğini söyledi. Bir öğrenci söz aldı: -- Bu doğru değil. -- Nasıl yani? dedi öğretmen. -- Babam bize maymundan geldiğimizi söyledi. -- Sevgili çocuğum, dedi öğretmen, sizin özel aile tarihiniz bizi hiç ilgilendirmiyor.
Temel uzun zamandır görmediği Cemal'le Îstanbul'da karşılaşır: -- Uşak, nasılsun pakayum? - Îyiyum. -- Çocuklarun nasuldur? - Onlar da çok iyidur. -- Ha karin nasıldur? Temel böyle sorunca, Cemal'in birden yüzü değişir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü hatırlayıp, hemen şöyle der. - Yani aynı mezarda mi yatayü!
Polise bir ihbar gelir. Temel ile Dursun kaza yapmıştır. Polis olay yerine geldiğinde görür ki, arabalar sapa sağlam, Temel ile Dursun'un ağzı burnu dağılmış. Polis sorar: -- Anlat Temel. Olay nasıl oldu? -- Komserum... Hava sisli olduğundan kafamı pencereden çıkarmış öyle gideydum. Meğersem Tursun da karşidan öyle geleyirmuş
İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, bir seçim mitingi için Rize'ye gider. Kürsüde konuşan ince zayıf uzun boylu İnönü'yü gören Temel sorar: - Habu konuşan adam da kimdur? Derler ki: İsmet İnönü'nün oğlu Erdal'dır! - Uy desene Paşanun çok günahını almışuz. Rahmetli II. Dünya Savaşı yıllarında bizleri çok aç bırakmıştı. Baksanıza ne kadar adaletli davranmuş, kendi uşağını da aç bırakarak ne hale getirmiş!
Temel, karısı Fadime'yi bademcik ameliyatı yaptırmıştı. Hastaneden taburcu edilirken, doktor Temel'e bazı tavsiyelerde bulunur ve son olarak der ki; - Aslında bu ameliyat gecikmiş, daha çocukken yapılmalıydı. Temel hemen söze girer: - O zaman faturayı kayınbabamı gönder de, hasabını o ödesun!
Hoca, minberden cemaate hitaba başlar: - Ey cemaat-i müslimin, deyince: Arkalardan Temel, cevap verir: - Efendum! Bağa mi deyisun?
Temel'in vecizesi: "İnsanlara baluklar aynı tehlikeye maruzdurlar. Her ikisi de ağzını açınca başları belaya girer.
Eskimo'nun biri ölünce, Cehennem'e atmışlar. Zebaniler sesini duyamuyınca kapıyı aralamışlar. Eskimo: - Kapatın şu kapıyı! İçeri soğuk giriyor, üşüyorum. demiş.
Temel ile Dursun denize yüzmeye giderler. Temel boğulur. Savcı gelir araştırma yapmaya ve Dursun'a sorar: - Olay nasıl oldu. - Savci bey olay molay yok... Temel bi talup geleceğim dedi ama siz da göriysiniz gelmedi...
Adamın birisi kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine gider. Fakat adamı evde bulamaz. Öfkesinden kapıya büyük harflerle "EŞEK" diye yazıp döner. Bir kaç gün sonra o adamdan şöyle bir yazı alır: - Bize gelmişsin. Kapıya attığın imzadan anladım.
Her gün Temel sabah erkenden Dursun'un evine gidiyormuş ve "Soğuk çay var mı?" diyormuş. Dursun da "yok" diyormuş. Bu bir kaç gün sürmüş. Dursun bir gün merak edip soğuk çay hazırlamış. Temel gene gelmiş. "Soğuk çay var mı?" demiş. Dursun da var demiş. Temel de "İyi ısıt da içelim" demiş.
Adam doktorun karşısındaki koltuğa oturdu. - Durum çok kötü doktor bey, bir dakika önce olan herşeyi unutuveriyorum. - Peki niçin hatırlamaya çalışmıyorsun. - Neyi?
- Ula Temel, senden polis olmaz. Nasıl kaçırdın elindeki azılı hırsızı! Sormayın komiser bey. Bir anluk dalgınluğum sebep oldu. Üstünde "girmek yasaktır" tabelası bulunan bi yere girdi, arkasından gidemedum!
Komiser sorar: - Temel, köpekleri atlatıp, kümesten tavuğu nasıl çaldın? - Komiserüm, onu söylemem, meslek sırrıdır! - Ama ben söyletmesini bilirim! - O da sizin meslek sırrunuzdur!
Komutan sorar: - Söyle bakalım Temel, cephanelik önünde nöbet tutuyorsun, birden cephanelik infilak etti, ne yaparsın? - Herkesin duyması için havaya bi el ateş ederum komitanum!
İngilizler ve İskoçlar arasında yıllardır süren bir tartışma vardır. İngilizler her defasında İskoç kahvelerini basıp "Wilsonlar ayağa kalksın" deyip Wilsonları kurşuna dizip arkasından da "Eriksonlar ayağa kalksın" deyip Eriksonları kurşundan geçirirlerdi. Bu olay İskoçların çok moralini bozmaya başlamıştır. Toplanıp bu olaya bir çözüm getirmeye çalışmışlar içlerinden en hakiki İskoç "buldum" diye bağırır. Wilsonlar ayağa kalksın dediklerinde Eriksonlar ayağa kalksın, Eriksonlar ayağa kalksın dediklerinde Wilsonlar ayağa kalksın; böylece onları kandırmış oluruz.
İki Kayseri'li maç sahasının önünde köfte satarken Birisi diğerine şöyle der. - Ula Ehmet bir bilet al maçı öğren gel, der. Ehmet gider ve maçı öğrerüp gelir durumu Arkadaşına anlatır: - 2 direk dikiyler, ortaya bir kabak koyiyler. 21 avanak peşinde koşiyler. 2 direğin arasına girince gool diye bağriyler, birde utanmadan kısa don giyiyler.
Garson Temel'i, lokantanın nıüşterilerinden biri, yanına çağırıp, azarladı: -- Bana getirdiğin tavuğun bir bacağı diğerinden daha kısa. Bu ne rezalet? Temel, öfkeyle cevap verdi: -- Ben sana o tavuğu dans edesin diye değil, yiyesin diye getirdim!..
Bir gün Bismark, harpte yararlılık gösteren bir askere madalya takarken: -- Asker, yüz altın mı istersin, yoksa bu madalyayı mı? Asker: -- Madalyanın kıymeti nedir? der. Bismark: -- Maddi kıyıııeti aşağı-yukarı üç altın, diye cevap verir. Asker : -- Öyleyse 97 altınla madalyayı isterim! der.
Adamın biri otele gelir: -- Burada bír gece kalmak istiyorum. Fakat oda istemiyorum. -- Oda istemiyor musunuz? -- Hayır ben uyur gezerim. Uzun bir koridorunuz varsa, mesele yoktur. Sabaha kadar dolaşır dururum.
Temel gittiği göz doktoruna dert yanıyordu. -- Ne zaman çay içsem sağ gözüm ağrıyor doktor bey. Doktor, Temel'ın gözlerini kontrol ettikten sonra anlamlı anlamlı başını salladı ve gülerek cevap verdí: -- Hımmm. Durunı anlaşıldi. Çay içmeden önce kaşığı bardaktan çikarın. O zaman sağ gözünüz ağrımaz.
Lokantaya giden Temel garsondan bardak istemiş. Garson da masada ters duran bardakları göstererek: -- Masada var ya' demiş... Temel bardağı eline almiş ve biraz inceledikten sonra kaşlarını çatmış ve sítem dolu bir sesle konuşmuş: -- Onlarín dibi deìik, üstü kapalì demiş... | |
| | | keremyigit Moderatör
Mesaj Sayısı : 70 Kayıt tarihi : 31/05/09 Yaş : 26 Nerden : Muğla/Marmaris
Özellikler Tecrübe: (100/0) Akıllı : (100/0) Pc Kolik: (100/0)
| Konu: Geri: Karışık Fıkralar Paz Mayıs 31, 2009 5:10 pm | |
| güzel olmuş.
İmzayı nasıl göstericez | |
| | | | Karışık Fıkralar | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |